Yüce Allahımıza mekân, yer kavramı tayin edilemez. Münezzehtir, her yerde vardır. Amma velâkin; seçim konuşmalarında, parti propagandalarında, ihalelerde, iş bağlamalarda, ticari faaliyetlerde, Allah, peygamber söylemleri baş sırayı almaktadır. İnancı kötü maksatlı kullanmak hiçbir dinde kabul görmez. Günahtır.
Alnı iki rekât namaz görenlerin, din âlimi kesildiği bir memlekette, günahı düşünenlerin azlığı kaosların temelidir. Bir defacık olsun, mesela önümüzdeki, seçimlerde, Allah, peygamber sevginizi! İçinizde tutarak Allah’ı, peygamberi propagandalarınıza dâhil etmeden seçim çalışmalarına varmısınız?
Varsanız; Allah hepinizden razı olsun deriz. İstismardan uzak duracak partinin bir oyu şimdiden hazır demektir. Aynı düşüncede olan bir yığın kitlede sanırım aynı paraleldedirler…
Geçmiş zamanda, rahmetli Osman Bölükbaşı şöyle demiş:”araştırdım, en büyük para din sektöründedir.” Ey Müslüman kardeşlerimiz gelin şu inancı, politikadan, ticaretten soyutlayalım. İnancımızı Yüce Yaradanla, aramızda bırakalım. Başımızı belalardan kurtaralım. Samimi olalım. Herkesin kendine göre din anlayışından vazgeçelim. Dinden, imandan soğutmak günahların başında gelir kendimize gelelim.
***
Görsel ve yazılı basında, alternatif hükümetlerin! Olduğu günlerce yazılmaktadır.
Soralım; hangi alternatif ve alternatifler…?
Asker Hükümeti,
Polis Hükümeti,
Bürokratlar Hükümeti,
Yargı Hükümeti,
Basın Hükümeti,
Hamili kart yakını Hükümeti,
Say, sayabildiğince… Herkes, her kesim bir Hükümet… Nedir bu oligarşi Allah aşkına… Bu halk yıllardır bu hükümetlerin tahakkümlerine katlanmış, katlanmaya da devam etmektedir. Bu kadar Hükümeti sıraladıktan sonra, devlet nerde? Diye sorma hakkımın olduğunu düşünmekteyim.
Yüce Allah hiç kimseye, kulunu ezme, ezdirme yetkisi vermemiştir.
Vesayet ve vesayetçilik hiçbir anayasada yoktur. Her vesayetçi kendi anayasasını yazıyorsa, ona da diyeceğimiz hiçbir husus yoktur. Bütün mesele, kanunlar karşısındaki, eşitlik ilkesidir.
Eşitlik ilkesi sağlandığı takdirde, ne vesayet kalır, nede vesayetçilik…
Vesayet altında kalmak, kader değildir. Korkunun doğurduğu saygıdır. Neden sevgiye dayalı bir saygı çemberi oluşturamamışız onu da, yıllardır idarecilik yapmış olanlara sormak gerekir… Gerekir amma, benimkisi de bir hayal ürünü olmaktan öteye gidemese de yazmış olduk.
Yazımızı bir türkü’nün nağmeleri ile bitirelim:( Arkası gelmez dertlerimin, bıktım illallah, bize de bir gün kader güler, güler inşallah. Böyle gelmiş böyle gidecek korkarım vallah. Yoktur çaresi dostlar fe suphanallah…)
***
Biz neler olacağını, 2013-Mart ve Nisan aylarında, Ekonomide kara yıl, biz kâhin değiliz başlıkları altında yazmıştık… Geçmişi geride bırakalım diyeceğim amma, ders alınmadığına şahit olundukça da üzülmemek elde olmuyor.
Şimdi ne olacak? Sorumuza gelince:
Ne olacak?
Yağmur misali zamlar birbirini izleyecek. Alım gücü düşecek, piyasa daralacak.
Gayrimenkulden örnek verecek olursak; eskiden kişiler torununa bile ev almak için uğraş verirken, şimdilerde bırakınız oğlunu, kızını, torununu, kendi ihtiyacını karşılamak uğraşısına girmişlerdir.
Korkum! Odur ki RESESYON kapıya dayanmasın. Ardından DEFLÂSYON vah ki, vah… Bu fatura kavgalara mı, cari açığa mı yoksa sıcak paraya mı çıkartılır bilemeyiz! Yine tekrarlamakta yarar görüyoruz, döviz borçlanmasından uzak durunuz. Hatta yanına bile yaklaşmayınız.
Yeni yatırım yapacakların, kılı kırk yarma tekerlemesini hafızalarda devamlı açık tutmaları önem kazanmaktadır. Devir hesap, kitap devridir. Zamanımızda yapılan, yapılacak ticaret, yanılgıyı kaldırmaz. Önemli olan, ufka fenerle değil, projektörle bakmaktır. Görünmeyen ufuk karanlığa gebedir…
***
Ekonomik verilerin olumsuzluğu hakkında, sayısını hatırlamıyorum! Ama belki dört, belki de altıncı yazımız.
Sıcak paranın bir adı da, bana göre serseri mayındır. Nereye ne zaman vuracağını kimse kestiremez… Sıcak para neye gelir? Ranta… Türkiye’de rant nerede? Borsa, döviz, altın, tahviller… Son iki gündür, yukarda yazdıklarımızın göstergeleri ekside… şimdi taşıdığımız endişe, ya sıcak para kaçarsa?.. Cari açığı dengelemede sıkıntı baş gösterir. İstihdam azalır, işsizlik artar, açıkçası tablo hiçte iyi durmuyor diyebiliriz. Peki, ne yapalım derseniz:
Dövizle borçlanmaktan uzak durunuz. Nakit de kalmak şimdilik en iyi yoldur. Yeni bir işe soyunacaksanız bin defa, milyon defa düşününüz derim ve yazarım. “Bu su bu pilavı kaldırmaz” tekerlemesini de ilave ederim. Son bir cümle; aman dikkat…